8.2 Derinlemesine Görüşmelerin İşlevi ve Kullanım Alanları
Araştırmalarımızda kullanabileceğimiz bir başka veri toplama yöntemi de derinlemesine görüşmeler. İlk bakışta ucu açık anket sorularından oluşan bir formla yürütülen bir görüşme biçimi olarak gözükse de, derinlemesine görüşmelerin kendisini diğer yöntemlerden farklı kılan ve üzerinde durulması gerektiren birçok niteliği var. Derinlemesine görüşmelerde anlamak nihai amaçtır. Bulgular genelleme hedeflemez. Amaç, görüşme yapılan kişinin kelimelerini, öyküsünü, bakış açısını ve algılarını kendi sesinden dinleyebilmektir. Söylenen ilk cümleyi derinlemesine açabilmek, görünenin ötesine geçebilmek, anlatıların detaylarına erişebilmek amaçlanmaktadır.
Derinlemesine görüşmeler sadece araştırma aracıyla kullanılmazlar, danışma ya da psikoterapi gibi alanlarda da yaygın şekilde başvurulurlar. Her ne kadar biz veri toplamak amacıyla yürütülen derinlemesine görüşme yöntemine odaklanacak olsak da, bahsettiklerimizin bazılarının diğer alanlarda da geçerli olduğunu söyleyebiliriz.
Öncelikle derinlemesine görüşmelerden bahsettiğimizde kullandığımız terminolojinin, anket yönteminde kullandığımızdan farklı olduğunu söylememiz gerekir.
- Derinlemesine görüşmelerde anket katılımcıları ya da denekler değil, ilgilendiğimiz konu hakkında detaylı “bilgi veren” (informant) kişiler söz konusu olur. Bu kişilerin kendi konuları hakkında bir uzmanlığı olabilir, ya da sadece kendi yaşamlarının uzmanıdırlar, her halükarda kurduğumuz ilişki ilgilendiğimiz konuda bütüncül ve derinlemesine bir görüşmeye istinaden bilgi derlemeyi hedefler.
- İkinci olarak, derinlemesine görüşmeleri anketörler değil, görüşmeciler -çoğu zaman yürütücü/araştırmacının kendisi ya da araştırma ekibinden biri- yapar. Anketörden beklentimiz elindeki soru formunu hatasız bir şekilde uygulaması ve uyarılara riayet etmesiyken, görüşmecilerin sorguladıkları konuda daha fazla bilgi sahibi olmalarını, ellerindeki soruların dışına çıkabilmelerini, gerekli durumlarda aktif dinleyici olarak görüşmeyi “en iyi” şekilde tamamlamasını bekleriz. En önemlisi sordukları sorulara aldıkları yanıtlarla genel olarak çalıştıkları konu arasında bir bağ kurabilmelerini isteriz.
- Son olarak her ne kadar görüşmecilerin elinde soracakları soruları içeren bir belge olsa da, bu belge anket değil; çoğu zaman bu soru akışı “yarı yapılandırılmış” olarak da adlandırılır. Çoğunlukla açık uçlu sorulardan oluşsa da, bazen görüşülen kişiyle etkileşimi sağlayan kartlar, fotoğraflar ya da benzeri araçlar da derinlemesine görüşmelerde kullanılır.
Derinlemesine görüşmeleri ele alırken farklı bir terminoloji kullanmamızın en önemli sebebi bu veri toplama yönteminin çoğunlukla anketler ve deneylere indirgenmiş “niceliksel” yöntemlerden çok farklı bir alandan, etnografiden beslenmiş olmasıdır. İlgilendikleri alanda saha çalışmaları yapan etnograflar yaptıkları gözlemlerin ve tuttukları saha notlarının yanı sıra, alandaki “kilit kişilerle” (key informant) ile iletişime geçmiş ve bu yöntemle de bilgi toplamışlardır. Daha çok gündelik yaşamdaki bir sohbete benzeyen bu tür iletişimler, araştırmacının ilgilendiği kişinin gözünden de soruna vakıf olmasını sağlar. Etnograflar bu tür bir iletişime girmeden önce ilgilendikleri sahada olabildiğince uzun zaman harcalar ve “bağlamsal” bilgileri de derlerler, bu saha çalışmalarını aylar hatta yıllar aldığı olur. Etnografik çalışmalarda sadece bilgi derlemek değil, ilgilendikleri alandaki bireylerle empati kurabilmek ve kendilerindeki değişimi yansıtabilmek de araştırma çabasının bir parçası olur. Bu açıdan etnografik çalışmalarda derinlemesine görüşmeler, bağlamsal bilginin, sahadakinin bilgisinin ve araştırmacının bilgisinin bir tür etkileşimi sonucunda gerçekleşen veri toplama çalışmasının küçük, ama yok sayılamayacak bir parçasını oluşturur.
Yüzeysel bir bakış açısıyla her tür derinlemesine görüşmenin bir tür etnografik çalışma olduğunu söylense de, biraz önce bahsettiğimiz bağlamsallık, empati ve refleksivite unsurları mevcut değilse bu tür bir tanımlama çok gerçekçi olmaz.
Derinlemesine Görüşmelerde Farklı Yöntemsel Yaklaşımlar:
Derinlemesine görüşmelerde en yaygın olarak kullanılan üç farklı yöntemsel yaklaşım aşağıda özetlenerek aktarılmıştır.
1) Pozitivist Yaklaşımlar:
Gerçekliğin var olup olmadığını detaylı bir biçimde tartıştığımız bölümde, pozitivizmin gerçekliğin varlığına inandığını ve bu gerçekliğe ulaşmayı bir yöntemsel sorun olarak gördüğünü söylemiştik. Bu açıdan pozitivist yaklaşımların perspektifinden baktığımızda da derinlemesine görüşmelerin araçsal bir önemi olduğunu vurgulayabiliriz.
Pozitivist perspektiften derinlemesine görüşmeler, anket çalışmaları ve diğer veri toplama yöntemlerinin sağlamadığı bir eksikliği giderir ve araştırmacıya bir esneklik sağlar. Genelleme amacı güdülmeden derlenen veriler zaman zaman nicelikselleştirilse de, araştırmacının amacı; niceliksel aşamada derleyeceği verilere bir öncül –“gerçek” araştırmaya çıkmadan yapılacak bir pilot çalışma- ya da niceliksel araştırmada kullanılacak hipotezlerin geliştirilmesi için yürütülen bir “keşfedici” çalışma yapmak olur.
Bu açıdan çoğunlukla betimsel olarak kullanılan derinlemesine görüşme bulguları; bazen de niceliksel yöntemlerle keşfedilen nedenselliğin “öyküleştirilmesinde” ya da “triangulasyon/üçgenleme” (triangulation) yapılarak sağlamasının yapılmasında kullanılır; küçük örneklemlerle yürütülmesi ve görüşülenlerin rassal olarak örnekleme dahil edilmemesi nedeniyle de genellemelerden kaçınılır.
2) Fenomenolojik Yaklaşımlar:
Derinlemesine görüşmeleri bir tür destekleyici araştırma olarak gören pozitivistlerden farklı olarak fenomenoloji yaklaşımı bu yöntemle derlenen verileri araştırma çabasının odağına koyar. Bu tür çalışmalarda insanların yaşamları, deneyimleri algıları ve dünyayı yorumlamaları konusunda çok detaylı bilgi toplanılabilir. Burada amaç kişilerin bu deneyimlere istinaden kazandıkları tecrübeleri nasıl algıladıkları, nasıl tarif ettikleri, nasıl yargıladıkları, nasıl hissettikleri ve başkalarına nasıl aktardıklarıdır.
Fenomenolojik yaklaşımdan derinlemesine görüşmelerin sağlayabileceği verileri şu şekilde değerlendirebiliriz:
a) Öznelerin anlamları, algıları ve davranışlarını anlamak. Örneğin görüşülen kişilerin “ebeveynliğe” verdikleri anlamı anlamaya çalışan bir dizi derinlemesine görüşme yürütülebilir ve bunun sonucunda farklı “ebeveynlik” pratiklerini anlamak mümkün olabilir.
b) Elde edilen verilerin empatik bir yorumuna temel oluşturmak. Örneğin sosyal hizmet alanında çalışanların ya da mültecilerle çalışan sivil toplum kuruluşu çalışanlarının kendi rollerini nasıl tanımladıklarını anlamak için bir dizi derinlemesine görüşme yürütülebilir.
c) Gündelik yaşamın bir “yapısökümünü” yapmak. Örneğin ortaokul çocuklarının sınıftaki arkadaşlık ilişkilerini anlatmaları istenerek, bu ilişkilerin bir yapısökümü yapılabilir.
d) İnsanların bazı konularda düşüncelerini nasıl geliştirdiklerini ve bunları eyleme nasıl döktüklerini anlamak. Örneğin Türkiye’ye Balkanlar’dan göçmüş kişilerin yaşam öykülerini anlatmaları istenebilir ve bunun üzerinden “Türkiyeli” kimliğini nasıl inşa ettikleri sorgulanabilir. Sözlü tarih çalışmalarını da bu başlığın altına koymak mümkün olabilir.
3) Eleştirel Yaklaşımlar:
Derinlemesine görüşmelerden yararlanan bir başka yöntemsel perspektif de eleştirel yöntemdir. Eleştirel perspektiften yaklaşan bir araştırmacı, toplumdaki güç ilişkilerinin bireylerdeki yansımalarına odaklanır. Bu perspektifin yanıtlayabileceği soruları şu şekilde özetleyebiliriz:
a) Görüşülen kişilerin konular hakkındaki algılamalarını keşfetmek ve bu kavramsallaştırmaları güç ve kontrol gibi makro yapılar içinde değerlendirmek. Özelleştirme sürecinde işini kaybetmiş işçilerle yapılacak bir dizi derinlemesine görüşme işçilerin toplumsal güç ilişkilerini nasıl algıladıklarını ve bazı durumlarda nasıl yeniden ürettiklerini gösterebilir.
b) Sosyal süreçler ve geçişleri analiz etmek ve yapısökümünü yapmak. Gençlerin kendi yaşamlarındaki geçişler ve süreçlere-okula başlamak, okuldan mezun olmak, iş aramak ve bulmak- odaklanan bir dizi derinlemesine görüşme, gençlerin karşılaştıkları engelleri ve bu engelleri aşma süreçlerini nasıl yorumladıklarını anlatabilir.
c) Maduna söz vermek. Özellikle kırılgan, toplumsal dışlanma yaşayan gruplarla yapılacak bu tür çalışmalar, kamusal alanda söz duyulmayanların sesini duyurması açısından çok önemli olabilir. Örneğin Romanların kentsel alanlardan yararlanma/ma deneyimlerine odaklanan bir çalışma, sesi duyulmayanların sesinin duyulmasına aracı olabilir.